“Bu Bir Kılıç Balığının Öyküsüdür"

 

“Bu Bir Kılıç Balığının Öyküsüdür"

…diyemeyeceğim, sadece bir hasta olarak  şehir hastaneleri konusundaki deneyimimin kısa bir anlatısıdır.

Dışkapı EAH’nden 6 yıldır, 6 haftalık aralıklarla düzenli olarak almış olduğum tedavimin Etlik Şehir Hastanesine aktarılarak; hizmete erişimdeki zorlukların kâbus, eziyet ve fiziksel ağrıya dönüşmesi bunu anlatmama neden oldu.

Yenilik İyidir, Değişimler Sancılıdır

21 Aralık 2022 Etlik Şehir Hastanesindeki ilk günüm…

Evet, hastane pırıl pırıl, ışıl ışıl ve hastaneye değil, otel lobisine giriyor gibi hissediyorsunuz. Hasta karşılama ve yönlendirme personel nazik, sabırlı ve güler yüzlü. Tuvaletler alışık olmadığımız hastane standartlarının üstünde tertemiz hatta tuvalet kâğıdı bile var.

Ama… (bir anlatım ancak ya da ama ile bağlanıyorsa kendinden önce anlatılan tüm olumlu ifadelerin bir değeri kalmaz) şimdi anlatacaklarım tedavimi başka bir hastaneye kaydırmamı düşünmeme sebep olan kendimce gerekçelerimdir.

Hastanenin yakınından geçer diye bindiğim araçla bile 1-1,5 kilometrelik bir yol alıp (yeni güzergâh planlanacağı bilgisi içime su serpti) hastane yerleşkesi topraklarına ayak bastım. Yerleşke planı krokisi bulunmadığından birçok hastanenin birbirine bitişik büyük bir kompleks oluşturduğu zinciri dıştan yürüyerek Şehir Hastanesi yazan binaya gelince Fizik Tedavi Hastanesini aradığımı söyledim. Söz konusu hastanenin, bu bitişik kompleks yapıdan ayrı arka taraftaki bölgede olduğunu gelmiş olduğum yönden geri gidip Göğüs Hastanesine gidip golf araçla transfer için oradan yardım alabileceğim söylendi.

İlgili hastaneye gelip güler yüzlü, nazik personelden öğrendiğime göre hasta transferi için bugün araçlarının olmadığını, yürümekte zorluk çektiğimi, engelli birinin gelmesi halinde bu sorunu nasıl çözeceklerini sormam üzerine Fizik Tedavi Hastanesini arayarak nakil aracı istedi ve beni beklemem konusunda bilgilendirdi. Yaklaşık 30 dakikalık bekleyiş sonucu birkaç kişiyle bindiğim aracın minik hastane gezintisi sonrası hastaneye ulaştım. Takipli hasta olmam nedeniyle randevu sorunum olmadığından girişim yapıldı ve sıramı beklemeye başladım. Bir an için mutlu oldum çünkü artık haftanın herhangi bir günü müracaat edebilirdim. Dışkapı’da konsey günleri belliydi. Şehir Hastanesi demek hasta garantisi demekti ve bu taahhüdü yerine getirmek için böylesi konforlar şarttı; nitekim hastalar da bundan nasipleniyordu.

Sıram gelip doktorun kontrol tetkiklerini istemesi sonucu kan/idrar ve akciğer grafisi için ilgili birimlerde işlemlerim bitti ve öğrendim ki sonuçlar 14:30’dan önce sonuçlanmıyor. Durum böyle olunca diğer uzman doktorların imzasını alabilmem için ertesi gün gelmemin daha isabetli olacağı bilgisi üzerine sabah 9:30 da girdiğim hastaneden 12’de çıktım. (Oysa Dışkapı’da bu işlemleri 30 ila 45 dakika arası bir sürede çözüyor, mesafenin uygun ulaşımın kolay olması üzerine mesaime dönüyor ve öğleden sonra çıkan sonuçlar üzerine tekrar hastaneye gelip Göğüs ve Dahiliye uzmanının onay imzalarını alıyordum.)

Transfer olmaması nedeniyle iş başa düştü yine ve yürümeye başladım. Tabii ki fiziksel aktivite iyidir. Yerleşkenin diğer kısmında bulunmam nedeniyle geldiğim mesafeden daha uzun bir yol yürüyerek yaklaşık 2-2,5 kilometre sonra toplu taşıma duraklarına ulaştım. An itibariyle 7 kilometrelik yürüyüş sonucu otobüse binmiş ve mesaime dönüyordum. Bunca aktivite sonrası mesaide geçirdiğim 2 saat sonra fiziksel ağrımın dayanılmaz bir hal alması sonucu eve gönderildim. İstirahat edip yarın beni bekleyen sürece hazır olmalıydım.

22 Aralık 2022 sabahı 9:30’da yerleşkeye giriş yapıp, önceki günün deneyimiyle yanlış yönleri yürümeden Göğüs Hastanesi lobisinden transfer aracı sordum ve öğrendim ki araçlar çalışmıyor (iyimser olarak, iki aylık bir süreçte düzen yerine oturmamıştır düşüncesi profesyonel beklentiyle çürütülerek düzeni oturtmadan hizmet sunumu niye başlıyor… zihin hiç susmadı) yürüyerek Fizik Tedavi Hastanesine giriş yaptım. Tedavi protokolümü düzenleyen doktorun tetkiklerimde lokosit (beyaz küre) sayısının alt sınırın altına düşmesi nedeniyle hematoloji uzmanının da görüş ve onayının gerekli olduğunu bunun için tekrar bitişikteki binada Onkoloji Hastanesine gitmem söylendi. Hematoloji Polikliniğinde yapılan muayene ve inceleme sonucu karaciğer ve dalak ultrasonum çekilmek üzere ilgili bölüme gittim.

Randevu verecek personele tedavimi alabilmem için bu değerlendirmeden geçmem gerektiğini ve en kısa sürede işlemin yapılmasını rica ettim. Bunun üzerine Kalp-Damar Cerrahisi Ultrason Bölümüne yönlendirildim. Neyse ki personel yardımcı oluyordu. Ultrason bölümündeki 1,5 saatlik bekleyiş sonucu tetkikim yapılarak Fizik Tedavi Hastanesine geri dönüş yaptım. Doktorum tedavi protokolüme dair evrakları hazırlayarak, enfeksiyon hastalıkları ve dahiliye uzmanlarından imza almam için bana teslim etti. Sekreteryadan aldığım bilgi üzerine enfeksiyon uzmanının bu hastanede olduğunu, dahiliye uzmanı için Şehir Hastanesi binasına gitmem gerektiği öğrendim. Bu işlemleri bugün bitiremezsem yarın aynı yolları yeniden yürümemin gerekeceğini idrak etmenin telaşıyla hızla seğirttim. Önce dahiliye uzmanına gitmek daha doğru bir karar olur diyerek (nasıl olsa iki uzmanın imzasını aldıktan sonra reçetemin yazılması için Fizik Tedavi Polikliniğine dönmem gerekiyordu ve enfeksiyon uzmanı, fizik tedaviyle aynı binadaydı) hızlı adımlarla diğer hastaneye giriş yapıp dahiliye sekreteryasından, takipli hasta olduğumu izah ederek sıra alabildim. Uzman doktorun imzasını alabilmenin coşkusuyla tekrar Fizik Tedavi Hastanesine dönüp (tabi ki yürüyerek, “fiziksel aktivite iyidir” diyerek kendimi motive ediyorum… ama yemezler, çok yoruldum) enfeksiyon polikliniğine giriş yaptım. Ne mutlu nerdeyse hiç sıra beklemeden uzmanın huzurundayım. İlaç Güvenlik İzlem Formuna son imzayı almanın mutluluğu içindeyim. Ama o da ne, uzman kaşe basmak yerine el yazısıyla adını soyadını ve uzmanlığını yazdı. Nazikçe “hocam, kaşe basmayacak mısınız?” diye sorunca, “hayır gerekli bilgileri yazdım” yanıtını almam üzerine, fizik tedavi polikliniğine geri döndüm ve reçete yazılması için sıra bekledim. Ve… Medula hatası nedeniyle e-reçete yazılamayıp kâğıt reçetemi alarak 9:30’da giriş yaptığım yerleşkeden 16’da ayrıldım.

O günün tesellilerinden bir diğeri saatte bir yerleşke içinden bir otobüs geçiyormuş ve gelmesine birkaç dakika kalmış. Yaşasın! İki gün içinde 17-18 kilometre yürüyüş… bitip tükendim. “Olumlu ol yarın tedavini alacaksın bu da iyi bir şey. Önümüz hafta sonu dinlenirsin.” Otobüsün nereye gittiğine bakmadan içine attım kendimi. Yolculardan öğrendiğime göre uzun bir güzergâhı dolanarak Kızılay-Demirtepe istikametine doğru gidiyormuş. Bak işte mutlu olacak bir sebep daha, istediği kadar uzun olsun, üstelik oturmuşum daha ne isterim.

Neyse… 23 Aralık 2022… Adım atmaya mecalim olmadığı için eşim eczaneye gidiyor ve enfeksiyon hastalıkları uzmanı kaşe basmadığı için evrakın geçersiz olduğu ortaya çıkıyor. Hastaneye gidemeyecek durumdayım, e-reçeteyle sorunu çözmeye çalışıyorum. Telefonla hastaneye ulaşıyorum (birçok deneme sonucunda) durumu anlatıp reçetemin, e-reçeteye dönüştürülmesini rica ediyorum. Ama bir önceki gün girişine işlem yapılamadığı ve yeni bir giriş için hastaneye şahsen gitmem halinde bunun yapılacağı bilgisi üzerine tükenmiş, hırpalanmış ve gergin bir sarmalın içinde hıçkırıklarla ağlama krizine yakalanmış buldum kendim…

26 Aralık 2022 Pazartesi süreçten haberdar olan dostumun aracıyla, öğlen arasını da değerlendirerek (mesaiye devam etmem gerek) 13 sularında Fizik Tedavi Hastanesine giriş yapıp eksik olan uzmanın kaşesini bastırmak üzere ilgili birimde beklemeye başladık. Uzmana “Perşembe günü evraka kaşe basmadığınız için eczaneden SGK’nın standardına uymadığını bu nedenle kaşe işlemi için tekrar geldiğimi” söylemem üzerine uzman bu kez evraka diploma ve tescil bilgilerini de yazdı. Kaşe basmaktan imtina etmesinin hikâyesi bende saklı kalsın (gerçi saçma ve komik bir gerekçe) ömrümde ilk kez bir kamu görevlisi hakkında yazılı şikâyette bulundum. Tabi kaşe işlemi olmayınca e-reçete seçeneği için fizik tedavi polikliniğine giriş ve sıra bekleme/sistemin hata vermesi derken e-reçetemi alıp hastaneden ayrılışım saat 15:20’yi buldu.

Bağışıklık baskılayıcı bir tedavi protokolü almam/lökositlerimin alt sınırın altına düşmesi gibi sebeplerle kalabalık ortamlarda bulunmak enfeksiyon riskini artırmak şöyle dursun hastane gibi enfeksiyon kaynağının olduğu ortamda üç gün geçirmek akıl alır gibi değildi…

Devasa, karmaşık yapının içinde kendimi bozkırın ortasında bir başıma ve çaresiz hissettim. Hasta garantili hastane, benim gibi zorunlu olarak 6 haftada bir tedavisi nedeniyle garanti olan bir hastayı kazanamayacak. Hizmete erişimin; yapının devasa ölçüde büyük ve karmaşık olması nedeniyle bu kadar zor, yıpratıcı ve hırpalayıcı olmasından ve henüz elimde bir seçenek varken tedavimi üniversite hastanesine kaydırma kararı verdim. Tabii, yarın öbür gün bu seçenek elimizden alınmazsa…

Kalın sağlıcakla…