Kaçış Rotası: Nesebar
Dr. Efsun Müftüoğlu Bulgaristan’ın şirin sahil kasabası Nesebar’ı Hekim Postası okuyucuları için anlattı.
Antik çağda şehrin kurucusu Melsa’nın adına ithafen Melsa’nın şehri-Melsambria, Yunan şehir devletleri döneminde Mesembria, Osmanlı döneminde Misivri, günümüzde Nesebar… Bulgaristan’ın Karadeniz kıyısında, Burgaz'a 34 km uzaklıktaki sahil kasabası Nesebar, eski günlerdeki gibi liman olma niteliğini yitirmese de tatil merkezi olma özelliği öne çıkmıştır.
Coğrafi olarak, Burgaz açıklarında bir adacık olan ve daha sonra yapılan taş dolgu köprüyle ana karaya bağlanarak bir yarımadacık haline gelen Nesebar antik şehri 1983 yılında UNESCO tarafından Dünya Kültür Mirası listesine alınmıştır. 850 metre eninde ve 350 metre boyundaki bu küçücük adacık, içindeki 40 adet kilise nedeniyle tarih içinde kişi başına en fazla ibadet yerinin düştüğü yer olarak adlandırılmaktadır. Nesebar, 5. yüzyıldan 19. yüzyıla kadar inşa edilmiş kiliselerinin yanı sıra, 3000 yıllık tarihi boyunca çeşitli uygarlıklara ev sahipliği yapmış olması nedeniyle bir müze şehir niteliği taşımakta, Traklardan, Yunanlılara, Romalılardan Ortaçağa ve Rönesans dönemine, Osmanlılara ve Bulgarlara kadar uzun bir tarihin izlerini gözler önüne sermektedir. Karadeniz çevresindeki birçok şehirle tarih boyunca güçlü ticari ilişkiler geliştiren Nesebar’da Roma döneminde inşa edilen merkez kilisenin Ayasofya olarak adlandırılması, İstanbul ile ticari ilişkilerin yanı sıra ruhani ilişkilerin de ne kadar kuvvetli olduğunu göstermektedir. Karadeniz kıyısında ticarete uygun bir limana sahip olması nedeniyle tarih boyunca el değiştirmiş, ilk Yunan kolonilerinin yerleşimiyle birlikte korunma amacıyla yapılan surlar, şehri dalgalardan da korumuştur. Akropol, Apollo tapınağı, antik tiyatro ve agora bugün de gören gözlere dönemin ihtişamını sergilemektedir. Ada çevresinde gerçekleştirilen su altı arkeolojisi çalışmaları da bu küçük adacığın tarihte liman olarak önemini ortaya koymaktadır. Hem antik dönemden hem de ortaçağdan kalan yapıların sentezini sunan eski şehir, sur kalıntıları, kiliseleri, evleri ile ilk bakışta bir film platosunda olduğunuz hissini uyandırmaktadır. 1453-1878 arasında Edirne Eyaleti İslimye sancağının bir kazası olan Nesebar bu dönemden de izler taşımaktadır. 1925 sonrasında kasabanın yeni bölümü inşa edilirken tarihi bölüm restore edilmiştir.
Eski şehre girerken yarımadanın girişinde gelenleri selamlayan ilk yapı olan yel değirmeni, adanın geçmiş zamanlardaki tahıl ve üzüm üretimine ve ticaretine vurgu yapar gibidir. Yolun bitiminde yer alan surlara ulaştıktan sonra sahildeki restoranların arasından arkaya geçip eski şehri yürümeye başlayabilirsiniz.
Antik sur duvarlarının arkasında kalan bu alanda, daracık sokaklarda, altı taş-üstü ahşap klasik evlerin arasında, evlerin alt katındaki hediyelik eşya dükkanlarına göz atarak yürürken, birden karşınıza ortaçağdan kalma yapılar çıkacaktır. Müze olarak gezilen kiliselerin bazılarında giriş ücretini leva olarak ödemek gerekmektedir. Bulgaristan AB üyesi olmakla birlikte henüz eurozone’da yer almadığı için, alışverişte avro kabul eden dükkanlar olsa da müze girişlerinde mutlaka ülkenin kendi parası kullanılmaktadır. Dünyanın en fazla gül üreten ülkelerinden biri Bulgaristan olduğundan hediyelik eşya dükkanlarında gül sabunu, gül yağı ve gül kokulu lokumlar satılmakta; içine küçücük cam şişeler içinde gülyağı konulan tahta bebekler dönüşte verilecek hediyeler için alternatif oluşturmaktadır. Yaz aylarında antik tiyatroda konserlere rastlamak mümkündür. 15 Ağustos Nesebar gününde ise eski ve yeni şehirde çok sayıda etkinlik düzenlenmektedir.
“Karadeniz’in incisi” olarak adlandırılan Nesebar iki bölümden oluşmaktadır. Yarımadada yer alan eski şehrin yanı sıra ana karada kalan modern bölüm çok sayıda otele ev sahipliği yapmakta, plajlarında yerli, yabancı turistleri ağırlamaktadır. En meşhur plaj, 6 km uzunluğundaki, mavi bayraklı Sunny Beach, Nesebar’ın hemen kuzeyinde yer almaktadır. Sahilde yer alan otellerin kendilerine ait plajlarında tüplü dalış ve sörf fırsatlarına erişmek mümkündür. Güneşin batışını Sunny Beach’ten kalkan katamaranlarda seyretmek üzere Karadeniz’e açılmak, gündüz Karadeniz’de tekne veya katamaran turları yaparken balık tutmak, akşam denizde ayışığı turlarına çıkmak, hatta bazı teknelerde gerçekleştirilen partilere katılmak, deniz paraşütünü deneyimlemek gibi aktivitelerin yanı sıra oteller günlük rehberli şehir turu imkanları da sunmaktadırlar. Bunca aktiviteyle yorulmayan gençleri otellerin gece kulüpleri beklemektedir.
Bu şirin beldenin restoranlarında, deniz manzarası eşliğinde özellikle deniz ürünlerini tatmak gerekir. Ancak restoranlardaki servisin yavaşlığının sabır sınırlarını zorlayabileceği unutulmamalıdır. Her yemeğin yanında yenebilecek muhteşem lezzet Şopska salat Makedonya ile Bulgaristan’ın paylaşamadığı, her ikisinin de kendisine ait olduğunu iddia ettiği değerlerden biridir. Balkanlarda börek yemeyi sevenler Baniçka’yı, atıştırmalık isteyenler Pritnitsayı, tatlı severler funiykiyi tatmalıdırlar.
Park yerindeki Türk otobüs şoförleri, Türkiye’den otobüsle bir gece konaklamalı turların bedelinin 75 avro, tek yön otobüs fiyatının ise 30 avro olduğunu ilettiler. Arabayla gitmeyi düşünenler Bulgaristan otoyol ücretini ödemek için benzinliklerde satılan, Vinetka denilen etiketi satın almalıdırlar.
Türkiye sınırına 120 km uzaklıktaki bu güzel tatil beldesi hafta sonu için tatil rotası arayanlara içtenlikle önerilebilir.
***Hekimlerimizin kaleme aldığı gezi yazıları, yayın kurulunun yaptığı değerlendirme sonrasında gazetemizin bu köşesinde yer alacaktır. Yayımlanmasını istediğiniz gezi yazılarını ato@ato.org.tr adresinden bizlere ulaştırabilirsiniz.