Sağlık Sektöründe Tekelleşme: 2018 Yılında Sermaye Hareketleri

Kansu Yıldırım

Türkiye’de hakim sermaye birikim rejiminin önemli unsurlarından birisi kamu varlıklarının ve kamusal hizmetlerin tasfiyesi yoluyla bu alanların özel sektöre açılmasıdır. Özel sektör, gerek aşırı birikim krizine çözüm, gerekse pazar payını arttırmak için özelleştirme politikalarını desteklerler. Bu yöntem eşliğinde sadece kamuyu devre dışı bırakmazlar, oligopol piyasadan monopol piyasaya geçişi, sektörel ölçekte tekelleşmeyi de yoğunlaştırırlar.

Sağlık alanında özelleştirme eğilimi bu açıdan sadece “hastane satışı” gibi fiziksel müdahalelerle gerçekleşmez. Hukuki düzeyde ihale
ve kontrat sisteminin düzenlenmesi, sosyal güvenlik düzeyinde özel sağlık sigortasının teşviki ve zorunlu prim gibi düzenlemeler yoluyla da özelleştirme eğilimi tamamlanır. Kamudan özel sektöre kaynak transferi şeklinde gerçekleşen eğilimin diğer bir aşaması özel sektörün kendi arasındaki satın alma ve birleşme işlemleri ile tekelleşme ivmesini arttırmasıdır.

Türkiye’de birleşme ve satın almalarla ilgili Deloitte’in hazırladığı rapora göre, 2018 yılında global ekonomide yaşanan olumsuz
gelişmelere rağmen, Türkiye satın alma ve birleşme pazarının önceki iki yıla göre daha iyi performans sergilediği belirtilmiştir. Az sayıda ama büyük ölçekli işlem hacmi söz konusudur. 2018 yılında toplam 12 milyar dolar tutarında 256 adet işlem gerçekleşmiştir. İşlem sayısı 2017 yılına göre yüzde 13 oranında azalsa da, toplam işlem hacmi yüzde 17 oranında artış göstermiştir.
Stratejik yatırımcıların ve büyük ölçekli az sayıdaki işlemin öne çıktığı 2018 yılında en büyük on işlem toplam yıllık işlem hacminin yüzde 63’ünü oluşturmuştur.

2018 yılında Türkiye’nin de içinde bulunduğu coğrafyada jeo-stratejik dengelerin değişmesi, makro ekonomik göstergelerin bozulması, kur dalgalanmaları, hukuk sistemi tartışmaları ve global piyasalarda yaşanan belirsizlikler, uluslararası sermayenin Türkiye’ye bakışını etkilemiştir. Bir gösterge olarak yabancı sermayenin hareketleri göz önünde bulundurulabilir.

TEPAV’ın yayımladığı “Türkiye’ye Gelen ve Türkiye’den Giden Doğrudan Yatırımlardaki Gelişmeler – 2018” araştırmasına göre ODI: Yurt dışına giden, FDI: Yurt içine gelen doğrudan yatırımlar demektir. ODI/FDI oranındaki yükseliş̧, yerleşiklerin yurt dışına yönelişinin, yabancıların yurt içine yönelişinden daha hızlı arttığını göstermektedir. ODI/FDI oranı alt dönemler itibarıyla incelendiğinde, 2002-2007 dönemindeki azalan trendin, 2008-2018 döneminde yön değiştirerek artışa geçtiği dikkat çekmektedir. Söz konusu oranın
bu dönemlerdeki ortalamasına bakıldığında 2002-2007 döneminde gerçekleşen yüzde 15,7’lik seviyenin, 2008-2018 döneminde yüzde 25,9’a, 2012-2018 döneminde ise yüzde 31,8’e yükseldiği görülmektedir. TEPAV’ın araştırmasına göre “son yıllarda ODI/FDI oranında gerçekleşen bu yükseliş̧, bir yandan Türkiye’nin doğrudan yatırımlar için cazibesini kaybetmeye başladığını gösterirken, bir yandan da yurt içindeki yerleşiklerin yurt dışındaki fırsatları daha yakından takip etmeye başladığına işaret etmektedir.”

Bu durum sağlık sektöründe 2017 yılına göre düşük yoğunluklu satın alma ve birleşme işlemlerine yol açmıştır. Ernst & Young Türkiye’nin 2018 yılı raporuna göre altı önemli satın alma ve birleşme işlemi gerçekleştirilmiştir. En önemlileri Acıbadem Sağlık Grubu ile Integrated Healthcare Holdings arasındaki satın almadır. Bu ve diğer işlemlerin değeri “ticari sır” nedeniyle açıklanmamıştır. İşlemlerde Türkiyeli şirketler dışında, Malezya, ABD, İsviçre, Azerbaycanlı şirketlerin varlığı dikkati çekmektedir. Acıbadem Sağlık Grubu’nun yüzde 30’unu satın alan Integrated Healthcare Holdings, Malezya menşelidir.