Tek Çaremiz Yeniden TUS’a Hazırlanmak

Türkiye’yi sarsan 6 Şubat depremlerinin ardından hayat normale dönmeye başlasa da depremzede asistan hekimlerin belirsizliği sürüyor.

Hekim Postası

Kahramanmaraş merkezli depremlerin vurduğu illerde hem eğitim öğretim faaliyetlerinin kesintiye uğraması hem sağlık kurumlarının ağır hasar görmesi deprem bölgesindeki sağlık kurumlarında uzmanlık eğitimi alan asistan hekimleri belirsizliğin ortasında bıraktı.

11 şehirde 14 milyon insanı etkileyen depremde 50 binden fazla insan hayatını kaybederken, 200 binden fazla bina yıkıldı. Depremde yıkılan ve ağır hasar alan kurumların içinde sağlık kurumlarının da yer alması sağlık hizmeti sunumuna ve tıp eğitimine de büyük darbe vurdu. Depremden etkilenen illerden Adıyaman, Kahramanmaraş, Malatya ve Hatay’da 5 tıp fakültesinde 5465 tıp fakültesi öğrencisi ile 774 uzmanlık öğrencisi bulunuyordu.

YÖK depremin ilk haftalarında deprem bölgesindeki üniversiteleri karşı karşıya kaldıkları sorunların çözümünde akademik ve idari görevlendirme yapma, bilişim desteği sağlama ve ortak çalışmalar yürütmek üzere başka üniversiteler ile eşleştirdi. YÖK’ün kararı ile Adıyaman Üniversitesi Tıp Fakültesi, Erzurum Atatürk Üniversitesi Tıp Fakültesiyle; Kahramanmaraş Sütçü İmam Üniversitesi Tıp Fakültesi, Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesiyle; Mustafa Kemal Üniversitesi Tayfur Ata Sökmen Tıp Fakültesi Niğde Ömer Halisdemir Üniversitesi Tıp Fakültesiyle; Malatya Turgut Özal Üniversitesi Tıp Fakültesi, Tokat Gazi Osman Paşa Üniversitesi Tıp Fakültesiyle, Malatya İnönü Üniversitesi Tıp Fakültesi de Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesiyle eşleştirildi.

O dönem alınan bu kararın hem tıp fakültesi öğrencileri hem uzmanlık öğrencileri için geçerli olacağının düşünüldüğünü belirten bir asistan hekim bu tasarının asistan hekimler açısından hayata geçmediğini kendilerine ancak 3 ay sonra geçiş hakkı tanındığını açıkladı.

“Gönüllü çalışmayı tercih ettim”

Hatay Mustafa Kemal Üniversitesinde uzmanlık öğrencisiyken depreme yakalanan asistan hekim depremin ilk haftalarında yaşananları şöyle anlattı: “Mustafa Kemal Üniversitesi Araştırma Hastanesi depremden sonra ayakta kalan hastanelerdendi. Depremin ilk haftası yardım etmemiz için bizleri çağırdılar. Hatay’da bir şekilde herkes depreme yakalanmış, evleri yıkılmış olduğu için bu çağrıya gelen de oldu gelemeyen de oldu. Belli bir süre çalıştıktan sonra diğer illerden doktorların gelmesiyle birlikte bizler de ailelerimizle ilgilenme fırsatı bulduk.”

Eğitimini sürdürebilmek için geçiş hakkı alana kadar Hatay’da bulunduğunu belirten hekim bu 3 aylık süre boyunca kendi kurumunda çalışmak yerine TTB’nin revirinde gönüllü çalışmayı tercih ettiğini belirtti. Bu kararın sebebini ise “Olağanüstü bir hal yaşandığının farkındaydım. Ancak Rektörlük biz asistanlar üzerinden işleri yürütmeye çalışıyordu. Oysa hocalarımız yokken bunu yapmaya çalışmak çok anlamlı gelmediği için gönüllü çalışmayı tercih ettim.” sözleri ile açıkladı.

Tercihi  deprem ve ekonomik koşullar etkiledi

3 ayın sonunda asistan hekimlere üniversite ya da kamu istedikleri hastaneye geçiş hakkı tanındı. Asistanların eğitim alacakları kurumlara ilişkin tercihini belirleyen en önemli sebepler  ise gidecekleri şehirlerin deprem riski taşıyıp taşımaması ve ekonomik koşullar oldu.

Eğitimini Bilkent Şehir Hastanesinde sürdürmeye karar veren asistan hekim şunları anlattı: “Hiçbir tanıdığım olmamasına rağmen Ankara’yı deprem riski bulunmadığı için tercih ettim.  Şehir hastanesi tercihimi ise hem eğitim hem ekonomik sebeplerle yaptım.”

Geçiş hakkının gönüllülük esasına dayandırılması sorunları başlattı

Asistan hekimlere 3’er ve 6’şar aylık görevlendirme usulüyle tanınan bu geçiş hakkının gönüllük esasına dayandırılması ise asistan hekimleri özlük haklarını alma konusunda zora sokan noktalardan biri oldu. Bu konuyu asistan hekim “Yönetmelikte geçen maddeye göre biz buraya gönüllü eğitim almaya gelmiş gözüküyorduk. Oysa bu bir zorunluluktan kaynaklanıyordu. Gönüllü ibaresi nedeniyle geldiğimiz kurumlarda yoğun çalışmamıza teşvik alamıyorduk. Başka illerdeki arkadaşlarımızla da konuştuğumuzda benzer sorunların yaşandığını gördük. Sağlık Bakanlığına konuyu ilettik ancak sorun çözülmedi.” diye açıklarken pek çok asistan hekimin bu sebeple görevlendirmelerini iptal ettirip geri dönmek zorunda kaldıklarını belirtti.

Yeniden TUS’a gireceğiz

Kendisinin de görevlendirmesini iptal ettirdiğini anlatan hekim “Eğitim için Ankara’ya gelmemize rağmen arkadaşlarımla beraber bunu iptal ettirmemizin sebebi yeniden TUS’a hazırlanabilmek.  Çünkü geleceğe dair ümidimiz yok. Hatay’a 6 ay sonra geri döndüğümüzde orada koşullar düzelmiş olmayacak. Döndüğümüzde MKÜ’de 3 kişi 3 gün çalışacağız. Kalan boş günlerimizde yeniden TUS’a hazırlanacağız. Hastanede ciddi bir öğretim üyesi sıkıntısı olacak. Hocalarımızın kimini depremde kaybettik, kimi şehir değiştirdi, kimisi de emekli olmayı planlıyor. Bazı bölümler şu an tek hoca ile işliyor. Bu şartlarda neler olacağını bilmiyoruz. Asistanlığım ilk yılındaydım. Bir yılın 7 ayı çalıştım 5 ay çalışmadım. Eğitimimiz sekteye uğradı.  2, 3 senelik asistanlar bir şekilde hastaları yönetebiliyor ancak bizler öyle değiliz. Açıkçası bu şekilde yürümeyeceği için yeniden TUS’a gireceğiz. Büyük ihtimalle yine aynı branştan devam edeceğim.”

Cerrahi branşların sorunları daha fazla

Şehir hastanesinde geçirdiği yaklaşık 1 aylık süreçte kendi adına olumsuz bir durumla karşılaşmadığını anlatan asistan hekim ancak diğer arkadaşlarından mobbinge uğrayanlar olduğunu kaydetti. Bu süreçten en fazla cerrahi branştaki asistanların etkilendiğini anlatan hekim “görevlendirme ile geldikleri hastanelerde hocalar tarafından istenmeyen arkadaşlarımız oldu. Kısa süre sonra nasılsa geri dönecekler diye düşünüldüğü için hocalar bu arkadaşlarımıza yatırım yapmıyor. Cerrahi asistanları da zaten ‘bize vaka vermeyecekler nasılsa’ diyerek başka yere gitmek istemiyorlardı. Ama Hatay’da henüz cerrahi vaka alabilecekleri koşullar tam oluşmadı. Onların durumu dahili branşlara göre oldukça zor.” diye konuştu.